Bakan Uraloğlu, ulaştırma alanında yapılan yatırımlara ilişkin soruları yanıtlıyor, değerlendirmelerde bulunuyor.
Uraloğlu, açıklamalarında şunları kaydetti;
Mobil haberleşme cihazları daha çok cep telefonları olarak adlandırdığımız cihazların belli teknolojilerle belli sistemlerle takibi yapılabiliyor. Belli içerikler kimin kiminle haberleştiği gibi. Dolayısıyla bundan kaçınmak isteyen kuruluşlar, örgütler bunun yerine çağı cihazlarını kullanmayı tercih ediyorlar. Radyo dalgalarıyla haberleşiyorlar ve bunların takibi bu anlamda çok kolay ve rahat değil. Onun için burada da Lübnan'da olan bir kısım Suriye'de de olduğu bilgisini alıyoruz. Bu takipten kaçınmak için Hizbullah'ın bunları kullandığı yönünde bir bilgiye sahibiz ya da tahmine sahibiz öyle diyelim ama bilgi de diyebiliriz.
Aynı anda bu kadar cihazın patlatılması 9 insanın ölmesi birçok insanın birçok uzuvunun vücudunun zarar görmesi gerçekten çok büyük bir olay. Tabi hani merak ediliyor bu nasıl gerçekleşti? Bizim siber güvenlik uzmanı arkadaşlarımızla konuyu tartışıyoruz. Anlamaya çalışıyoruz. Görüntülerden cihazların tam neler olduğunu çıkarmaya çalışıyoruz. Burada iki türlü senaryonun olabileceği üzerinde duruyor arkadaşlarımız. Bir tanesi zaten Hizbullah'ın bu cihazları kullandığı biliniyor. İsrail'in de bunları bilip ve bunların bir değişim sürecinde yenileme sürecinde istedikleri gibi donattıkları bir patlayıcı yerleştirebilmiş olmaları ihtimaline de katarak söylüyorum. Bu cihazları dağıttıkları daha doğrusu satın aldıkları şeklinde ve bunun da aynı anda veya çok kısa aralıklarla bir sinyalle patlatılabildiği noktası.
İkinci bir ihtimal bunun birazcık daha ikincil bir ihtimal olduğunu düşünüyoruz. O da burada bazı sinyallerle bataryaların kısa devre yaptırılarak ısıtılması sonucu patlaması. Telefon tamircilerinde veya insanların cebinde bataryaların patladığını görmüştük. Ölümcül bir sonuç hiç olmadı ya da önemli bir yaralanma olmadı. Ufak tefek yangın çıkması, ufak tefek yaralanmalar oldu. Onun için ilk söylediğimiz ihtimal biraz daha güçlü gibi duruyor. Yani içerisine bir patlayıcı muhtemelen yerleştirildi. Bunlar Türkiye'de yaygın değil. Yani neredeyse hiç kullanılmıyor noktasında. Cep telefonlarının çıkmadan önce ya da yeterince yaygınlaşmadan önce vardı hatırlarsak. Ben hiç rastlamadım işin açıkçası. Kullanılmadığını genel anlamda söyleyebilirim. Dolayısıyla bu çağrı cihazları özelinde Türkiye'de bir risk olmadığını net olarak söyleyebilirim.
"Siber güvenlikte ilk 10 ülke arasındayız"
Ülkemizi ne kadar millileştirirsek ne kadar yerlileştirirsek kendimizi o kadar güvende hissederiz. O noktada da çok ciddi aşamalar kat ettik, yazılımından cihazların üretimine kadar. Dünyadaki hiçbir ülke bir cihazın yüzde 100'ünü üretmiyor. Ama ana bileşenlerin yazılımı başta olmak üzere kendileri üretme gayreti içerisinde. Biz de Türkiye'de tam da bunu yapmaya gayret ediyoruz. Bunu başardığımız zaman daha güvende olacağız. Bir taraftan da bizim siber güvenlikle ilgili hem bakanlığımızın Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu hem de diğer devletimizin bütün ilgili kurumlarıyla işbirliği halindeyiz. Siber güvenlikle ilgili strateji belgesinin yayınlanmasında yeniden yapılanmalara kadar yani dediğim gibi gerek güvenlik teşkilatlarıyla olsun, gerek diğer paydaşlarımızla bunların yani böyle bir şey çok öngörmüyorduk işin açıkçası.
Vatandaşlarımız bir endişeye düşmesin. Biz her gün 400'ün üzerindeki bu anlamdaki büyük saldırıyı önlüyoruz düşünün. Dolayısıyla şu aşamada biz dünya genelinde siber güvenlik noktasında ilk 10 ülke arasında olduğumuzu söyleyebilirim. Endişe etmememiz gereken bir durum olmadığını söyleyebilirim. Ama mutlaka yapmamız gereken çok işin olduğunu da altını çizmek isterim.